Sağlık Rehberiniz | Sağlık, Cinsel Sağlık, Sex Pozisyonları, ilk gece

Güney sahillerinde, güneşten korunmak için 40 – 50 faktör korumalı kremleri tercih etmek gerekiyor.

Hava sıcaklığın diğer bölgelere oranda daha fazla hissedildiği güney sahillerini tercih eden tatilcilerin, bronz bir tene sahip olma uğruna güneş ışınlarının yan etkilerinden zarar görmemek için 40-50 faktör korumalı krem kullanması ve bu ürünlerin de ortalama 2,5 saatlik bir etkisinin bulunduğu bilinciyle hareket etmesi gerektiği bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hamdi Memişoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğadaki tek ultraviyole kaynağı olan güneşin faydalarının yanı sıra zararlarının da olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

Memişoğlu, vücudun D vitamini gereksiniminin büyük ölçüde güneş sayesinde sağlandığını belirterek, ”ancak uzun süre ve korunmasız bir şekilde güneş altında kalınması cilt kanserinden güneş yanıklarına, lekelerden erken yaşlanmaya kadar pek çok soruna yol açabilmektedir” diye konuştu.

Küresel ısınmaya bağlı olarak hava sıcaklıklarında yaşanan artışa dikkati çeken Memişoğlu, artık vatandaşların bilinçlendiğini ve güneşin etkisini azaltmaya yönelik önlemlere yöneldiklerini ifade etti.

Memişoğlu, güneşlenirken mutlaka krem kullanılması gerektiği uyarısında bulunarak, şunları söyledi:

”Hava sıcaklığının diğer bölgelere oranla daha fazla hissedildiği güney sahillerini tercih eden tatilciler, güneş ışınlarının yan etkilerinden zarar görmemeleri için 40-50 koruma faktörlü güneş kremi kullanmalılar. Hava sıcaklığının daha az olduğu diğer bölgelerde ise faktör oranı biraz düşürülebilir. Krem kullanmama durumda ise güneş yanıkları ve alerjiler ortaya çıkar. Uzun dönemde ortaya çıkan en kötü sonuç cilt kanserleridir. Bronz bir tene sahip olmak için uzun süre güneşlenmek, ciltte erken yaşlanma ve ilerleyen dönemlerde kansere yakalanma riskini tetikliyor. Güneşin zararlı etkisi, özellikle çocuklarda ve açık tenli insanlarda çok daha yüksek düzeyde görülüyor.”

KREMLE KORUMADA ZAMAN UYARISI

Memişoğlu, bazı vatandaşların denizden çıktıktan sonra güneş kremi kullanarak uzun süre güneşlendiklerinin gözlemlendiğini, bunun son derece yanlış olduğunu söyledi.

Normal güneş kremlerinin koruma süresinin en fazla 2,5 saat olduğunu vurgulayan Memişoğlu, ”içerisinde liposom katkı maddesi içermeyen normal güneş kremleriyle en fazla 2,5 saat güneşlenilebilir. Daha sonra krem etkisini kaybeder ve koruma özelliğini yitirir. Herhangi bir durumla karşılaşmamak için koruyucu kreme güvenerek 2,5 saatten fazla güneşte kalınmamalılar. Liposom içeren güneş kremlerinde bu süre biraz daha fazladır” dedi.

Etiketler:

Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nebahat Taşdemir, migrenin eğitim düzeyi yüksek, her şeyi kafasına takan, mükemmeliyetçi kadınlarda daha çok görüldüğünü bildirdi.

Prof. Dr. Taşdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, migrenin iş gücü kaybına neden olan şiddetli baş ağrısı olduğunu söyledi.

Ataklar ve genellikle yarım baş ağrısı şeklinde kendini gösteren hastalığın atak sırasında hastanın ışıktan, sesten, kalabalıktan rahatsız olduğunu belirten Taşdemir, ayda 4-5 atağı olan hastalarda bazen bu atakların 72 saat kadar sürebildiğini ifade etti.

Taşdemir, baş ağrısının orta şiddetten çok şiddetliye kadar seyredebildiğini kaydederek, ”Migren, daha çok kadınları tercih eder” dedi.

-”MASUM BİR HASTALIK DEĞİL”-

Hastalığın kalıtımsal olabildiğini, yanıp sönen ışıklar, parfüm kokuları, peynir, özellikle kırmızı şarap, portakal türü meyveler, domates, salam, sosis ve turşu gibi gibi bekletilmiş gıdaların hastalığı tetiklediğini belirten Taşdemir, şöyle konuştu:

”Hastalarımıza ilacın yanı sıra eğitim veririz. Hastaya ‘ağrının sevmediği şeyleri yapma, uykusuz kalma, az veya çok uyuma’ şeklinde uyarılarda bulunuruz. Çünkü migren pek de masum bir hastalık değil. Beyinde bazı hasarlar meydana getirebiliyor. Damarlarda tıkanıklıklara yol açabiliyor. Yüzde, elde, bacakta uyuşmalar veya güç kaybı, bütün bu belirtiler ağırının geleceğini haber verir. Bu dönemde beyin damarları daralır. Beyinde bölgesel kan akımı azalır.”

-STRES EN ÖNEMLİ TETİKLEYİCİ FAKTÖR-

Baş ağrısını tetikleyen en önemli faktörün stres olduğunu, şehirli, eğitim düzeyi yüksek, her şeyi kafasına takan, mükemmeliyetçi kadınlarda migrenin daha çok görüldüğünü belirten Taşdemir, migrenin tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu kaydetti.

Hastalığın sıklığını ve şiddetini azaltmaya yönelik tedavilerin yapıldığını ayda 4-5 atağın daha aza indirgenebildiğini belirten Taşdemir, ”Her baş ağrısı migren değildir. Migren ataklar halinde gelir ve ataklar belli bir zaman içinde devam eder. Zonklayıcıdır. Sıkıştırıcı değildir” dedi.

Prof. Dr. Taşdemir, stresten olabildiğince uzak durma, oksijeni bol yerlerde yürüyüş türü hafif egzersizler yapma ve tetikleyici gıdalardan uzak durma önerisinde bulunarak, şöyle konuştu:

”Hastalarımızın doktor kontrolünde ilaç kullanması gerekiyor. Gelişigüzel ilaç kullanmamalarını öneriyorum. Bazı baş ağrıları hastanın hayatında gördüğü en kötü baş ağrısıdır. Beyninde bomba patlamış gibi hisseder. Birdenbire yaşanan böyle bir ağrı, damar çatlamasına bağlı beyin kanaması veya beyin tümörü olabilir. Bu durumda vakit geçirmeden nöroloji kliniğine başvurulması şarttır.”

Etiketler:

Sıcak hava anne adayları için risk. Peki nasıl korunmalı?

Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hamilelerin, sıcak havanın etkisiyle bazı sağlık sorunları ile karşılaşabileceklerini ifade ederek, giyim, spor ve beslenmeye yönelik önlemlerle, sıcak havanın olumsuz etkisinin azaltılabileceğini söyledi.

Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının yorgunluk, yüksek tansiyon, sırt ağrısı, varis, ayaklarda ödem ve ciltte güneş lekeleri gibi birçok sağlık problemine yol açabildiğini belirten Aksu, özellikle hamilelerin bundan çok etkilendiğini ifade etti. Aksu, “Sıcak havanın etkisiyle vücudun susuz kalması, rahimde kasılmalara, kasılmalar doğum sancılarına ve erken doğuma neden olabilir” uyarısında bulundu.

Aksu, gebelerin, enfeksiyonlara karşı direncinin diğer bireylere göre daha düşük olduğunu vurgulayarak, mantar, idrar yolu ve vajina enfeksiyonların da erken doğuma neden olabilecek sorunlar yaratabileceğine dikkati çekti. Sıcak havanın etkisiyle aşırı terleme, kızarıklık ve kaşıntının çeşitli mantar rahatsızlıklarına yol açabileceğini anlatan Aksu, gün içinde sık sık ılık duş alınmasının faydalı olacağını kaydetti.

“GÜNDE 8-10 BARDAK SU İÇİLMELİ”

Aksu, sıcak havalarda, her zamankinden daha fazla sıvı alınması, günde 8-10 bardak su içilmesi ve bunun yanı sıra taze meyve suları ile limonata gibi içeceklerin tüketilmesi gerektiğini belirterek, çay, kahve, kola gibi kafein içeren içeceklerden uzak durulmasını önerdi.

Hamilelerin, vücudun su ihtiyacını artıracağı ve tansiyonun yükselmesine neden olabileceği için tuzlu gıdalardan uzak durması, baharatlı yiyeceklerden ve az pişmiş etlerden kaçınmaları gerektiğini anlatan Aksu, “Kızartma türü yiyecekler tüketilmemeli, mümkün olduğunca haşlama yiyecekler yenmeli, bol sebze ve meyve tüketilmeli, karbonhidrat ağırlıklı besinlerden uzak durulmalı, sık sık ve az miktarlarda beslenilmeli” diye konuştu.

AÇIK RENK KIYAFETLER

Gebelerin güneşin zararlı etkilerinden korunmak için öğle saatlerinde kesinlikle dışarı çıkmamaları gerektiğini vurgulayan Aksu, çıkılmas halinde ise geniş şapka takılması ve vücudun açıkta kalan yerlerine yüksek faktörlü koruyucu krem sürülmesini tavsiye etti.

Hamilelerin, ter emilimini sağlayan açık renk, pamuklu, keten ve geniş kıyafetler giymesinin uygun olacağını belirten Aksu, sıcak havanın etkisiyle ayakların şişmemesi, nefes alabilmesi ve vücut dengesinin sağlanması için de ortopedik ve rahat ayakkabıların tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

Aksu, hava sıcaklığının olumsuz etkilerinden korunmak için hamilelere şu önerilerde bulundu: “Sıcaklığın en fazla olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında dışarı çıkılmamalı, sabah ya da güneşin etkisini kaybettiği saatlerde kısa
süreli güneşlenmeler yapılmalı.

Güneşlik altında dahi olsa sıcakta uzun süre kalınmamalı. Dışarı çıkarken geniş kenarlı şapka ve güneş gözlüğü takılmalı, yüksek faktörlü güneş koruyucu ürün kullanılmalı.

Ani tansiyon düşmeleri, aşırı terleme ve su kaybı, bayılmaya yol açabileceği için, vücuttaki su ve mineral kaybını önlemek amacıyla bol su ile birlikte az şekerli limonata, meyve ve maden suyu tüketilmeli, bacaklardaki ödemi gidermek için uzun süre ayakta durulmamalı ve aynı pozisyonda oturmaktan kaçınılmalı, Varis problemi olan hamileler, özel varis çorapları kullanmalı, Ağır ve fazla miktarda yemek yememeye özen gösterilmeli. Sebze, meyve
ağırlıklı beslenmeye dikkat edilmeli, Aşırı sıcağın etkisiyle besin zehirlenmeleri ile karşılaşılmaması için açık yerlerde satılan gıdalar tüketilmemeli,

Kan dolaşımının rahat sağlanabilmesi ve ödemin oluşmaması için uzun uçak yolculuğu yapılmamalı. Özel araçla yapılacak yolculuklarda ise 2 saatte bir mola verilerek 10 dakika kadar yürünmeli.”

“YÜZMEK, DOĞUMU KOLAYLAŞTIRIYOR”

Yüzmenin, karın kaslarını sıkıştırdığı için doğumu kolaylaştırdığını belirten Aksu, özel bir durum söz konusu olmadığı sürece anne adaylarına
bol bol yüzmelerini önerdi.

Aksu, hamilelerin çok sıkı olmayan bir mayo ile serbest ve sırt üstü stillerde yüzmesinin hem anneyi hem bebeği rahatlatacağını ve karın
kaslarını sıkılaştıracağını, koruyucu kremlerin de bebeğe zarar vermediğini ifade etti.

Etiketler:

Çorum’dan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı şüphesiyle Ankara’ya sevk edilen genç, tedavi gördüğü hastanede öldü.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Çorum’un Sungurlu ilçesi Demirşeyh beldesinde Muhammed Büyükgüllü (15), önceki hafta köyde hayvan otlatırken, köpekte bulunan keneyi alarak eliyle ezdi.

Daha sonra ellerini yıkamayan Muhammed Büyükgüllü, 2 gün sonra ateşi çıkınca babası Salih Büyükgüllü’ye haber verdi. Babası tarafından Sungurlu Devlet Hastanesine getirilen genç, kan tahlilinin ardından Çorum Devlet Hastanesine sevk edildi.

Muhammed Büyükgüllü, Çorum’daki müdahalenin ardından Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı şüphesiyle sevk edildiği Ankara Numune Hastanesinde dün akşam saatlerinde öldü.

Gencin ölümünün ardından Büyükgüllü’nün ailesi Ankara Numune Hastanesine çağrıldı. Burada aileden alınacak kan örneklerinin inceleneceği bildirildi. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığından bu yıl Çorum’da 6 kişi hayatını kaybetmişti.

Etiketler:

Defalarca kullanılan kızartma yağı kansere davetiye çıkarıyor..

Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmed Kayacıer, Ege Üniversitesi (EÜ) İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu tarafından düzenlenen Uluslararası Gıda, Beslenme ve Kanser Sempozyumu’na katıldı.

Kızartmanın gıda endüstrisinde yaygın olarak kullanılan bir işleme tekniği olduğunu belirten Doç. Kayacıer, “Genel olarak kızartma işlemi, ürünün derin bir yağ içine daldırılması ve pişirilmesinden ibarettir. Bu süreçte temel amaç, hızlı pişirmenin yanında ürüne farklı bir lezzet kazandırmaktır. Kızartma esnasında ürünle yağ arasında ısı ve kütle transferleriyle bir dizi reaksiyon oluşumu sonucu, yağda çeşitli fiziki ve kimyevi değişimler meydana gelmektedir” dedi.

Kızartmalık yağlarda sıcaklığın etkisiyle trans yağ asidi oluştuğunu anlatan Ahmed Kayacıer, “Bu yağ asitleri, kötü kolestrolü arttırarak kalp damar hastalığı riskini yükseltmektedir. Bazı çalışmalar, yağın kızarması sırasında ortaya çıkan oksidasyon ürünlerinin kanserojen etkili olduğunu ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.

Etiketler:

Sudan sonra en çok tüketilen Coca Cola’da bulunan E211maddesinin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkarılacak.

Piyasaya çıktığı ilk günden beri içerisindeki katkı maddelerini bir sır gibi saklayan Coca Cola firmasının sırrı sonunda çözüldü. Yapılan araştırmalarda Coca-Cola’nın içerisinde E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin bulunduğu saptanmış, firma uzun süre bu iddialara karşı sessiz kalmıştı. Sodyum Benzoat maddesi siroz, parkinson gibi hastalıklara davetiye çıkarıyor, hiperaktivite bozukluğuna neden oluyor ve DNA’ya zarar veriyor.

KÜFLENMEYİ ÖNLÜYOR

Genel olarak gazlı içeceklerin birçoğunda bulunan ve küflenmeyi önleyen bu maddenin C vitaminiyle karşılaşınca kansorejene dönüştüğü belirtildi. Coca Cola firması ilk olarak Diet Colalar’dan bu maddeyi çıkartacaklarını ve yıl sonuna kadar tamamen kullanımdan kaldıracaklarını açıkladı. Firma sözcüsü bu maddeyi kullanmayı bırakacaklarını açıklasa da Sodyum Benzoat’ın yerini tutacak başka bir bileşen bulamadıklarını da itiraf etti.

Etiketler:

Ozon tabakasındaki hasar ve küresel ısınmanın getirdiği sonuçlar güneş gözlüğü kullanımını hızlandırdı. Peki gözlük alırken en çok nelere dikkat etmeli, nelerden sakınmalıyız?

Göz, insanın en önemli organlarından biri. Dünyayı onunla görüp, onunla tanıyor, onunla algılıyoruz.

Gözlerimizi korumak için yapmamızı gerekenlerin çoğu zaman yeterince farkına varamıyoruz. Vücudumuzun penceresi konumundaki gözlerimizi korumak için hem göz sağlığı uzmanları, hem de gözlük satıcılarının uyarıları var.

GÖZLÜK ALIRKEN YAPMAMIZ VE
YAPMAMIZ GEREKENLER

Göz sağlığı uzmanlarının uyarılarının temel dayanak noktası, gözün korunmasına yönelik.

Bir kere alınması gereken gözlüklerin, gözlerinizi güneşin ultraviyole ışınlarından koruması gerekiyor. Güneşten dünyaya yansıyan ultraviyole ışınlar, yanıklara, değişik deri kanserlerine neden oluyor. Bu ışınlar gözlerde de kalıcı hasarlara yol açabiliyor.

Yeditepe Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Muhsin Altunsoy, ultraviyole ışınlarının korneada kurumaya bağlı enfeksiyonlara neden olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Uzun süreli ultraviyole ışınlara maruz kalma sonucunda gözün saydam tabakasında kalınlaşmalar olabilir. Bu oluşumlar gözün beyaz zarında sarımsı, kanlanmış nokta veya lekeler olarak izlenir. Birçok klinik gözleme göre, uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalmanın katarakt oluşumuna etkisi olduğu dile getirilir.”

Yrd. Doç. Muhsin Altınsoy, alınacak güneş gözlüğünün mutlaka ultraviyole ışınlarını koruma faktörlü olması gerektiğinin altını çizdi. Özellikle açık ten ve açık göz rengi olanların daha dikkatli olması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Altınsoy şunları söyledi:

BU BİLGİLER KULAĞINIZDA KÜPE OLSUN

– Özellikle açık rengine sahip olanlar, gözlerini güneşten daha çok korumalı. Çünkü açık renk gözlüler, koyu renk gözlülere göre daha hassastır.

– Gözlük alımında en dikkat edilmesi gereken nokta, UV ışınlarını emiyor olması.

– Güneş gözlükleriyle güneşe doğrudan bakıldığında gözü koruduğu gibi bir iddia tamamen asılsızdır. Böyle bir hareket, görme noktasında geriye dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir.

– Gözünde optik sorunu olanlar, mutlaka numaralı güneş gözlüğü kullanmalı.

– Plastik camlı güneş gözlükleri, hem UV’yi geçirmez, hem de kırıldığında göze zarar varamdiği için tercih edilmeli.

– İşportadan gözlük alınmamalı, gözlük alırken kalitesine güvenilenler tercih edilmeli.

GÖZLÜK, AKSESUAR VE GÖZ SAĞLIĞI ARACI

OSSE gözlüklerinin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Demirel de gözlük alımında dikkat edilmesi gerekenlere vurgu yaptı. Bir İngiliz atasözünü hatırlatan Demirel, “Kimse ucuz alacak kadar zengin olmamalı” dedi. Gözü korumak için hassas davranılması gerektiğine vurgu yapan Ali Demirel, 5-10 liralık gözlüklerin renkli camdan öte bir koruculuğunun olmadığını söyledi. Demirel, gözlük seçiminde şu uyarıları yaptı.

”Bir kez alacağımız gözlük kullanma amacımıza uygun olmalı. Spor yaparken kullanacağımız güneş gözlüğü ile araba kullanırken ya da şehirde gezerken takacağımız gözlük farklılıklar gösterir. Güneş gözlüğü alırken sadece şıklığına ve modeline bakılmaz. Gözlük yüzünüzde rahat durmalı, yüzünüze oturmalı. Bu çok önemli.

Gözlük seçimi, yaşa, statüye ve yaşam felsefesine göre değişiyor. İnsanlar iki değişik nedenle gözlük alıyorlar. Bunlardan birisi insanlar rahat ettiği ürünü almak istiyorlar. Bir başka neden ise giyim tarzına göre bir gözlük sahibi olmak istiyorlar.

Türkiye’de satılan güneş gözlüklerinin yüzde 80’inin çerçevesi siyah renkte. Bu durum Batı’da ise yüzde 45 civarında. Oralarda her renk gözlük çerçevesi bulunuyor. Tüketici, kendilerinin dünyayı algılamalarını sağlayan gözlerine daha korumacı davranmalı.

Güneş gözlüğü, bir aksesuar olarak görüldüğü kadar göz sağlığı için gerekli bir araç olarak görülmeli.”

Etiketler:

Beyin tümörü türlerinin en sık rastlanan ve en tehlikelisi olan “glioblastoma” tümörü hastalarının yaşam süresinin, bir aşıyla 2 katına çıkarılabildiği bildirildi.

Kuzey Carolina’daki Duke Üniversitesinden John Sampson, Amerikan Klinik Onkoloji Birliği’nin (ASCO) Chicago’da düzenlenen 44. yıllık konferansında bu aşının testleri hakkında bilgi verdi.

Aşının ileri derecede “glioblastoma” tümörü hastası olan 23 kişi üzerinde denendiğini belirten Sampson, bu kişilerin teşhisin konulmasından sonra 33 ay yaşadıklarını söyledi.

Sampson’a göre, bu tümörün görüldüğü, şu anki standart uygulamayla tedavi edilen hastalar ortalama 14 ay yaşayabiliyor.

Aşıyla ilgili araştırmada, aşının tümörün tıbbi müdahaleyle alındıktan sonra yeniden ortaya çıkmasını da geciktirdiği ortaya çıktı. Aşılanan hastalarda tümörün ortalama 16,6 ay sonra yeniden ortayla çıktığı, aşılanmayanlarda ise ortalama 6 ay sonra tekrar görüldüğü kaydedildi.

Amerikan Avant Immunotherapeutics Inc. şirketi tarafından üretilen ve Pfizer şirketi tarafından ticari hakları satın alınan aşının, vücudun bağışıklık sistemini, tümörle mücadele etmesi için canlandırdığı belirtildi.

“Glioblastoma” tümörü görülen hastaların yüzde 50’sinin, hastalığın teşhisinin konulmasından sonra 1 yıl içinde hayatını kaybettiği, çok azının 3 yıldan fazla yaşadığı belirtiliyor.

Etiketler:

Parmaklarınızı doğru kullanın ağrılara veda edin…

Kulak ceninin ana rahmindeki duruşunun şematik olarak aynısı. Ve tüm akupunktur noktaları kulak üzerinde bu esasa göre yer almış. Şimdi…

Başınız, boynunuz, beliniz, sırtınız, bacaklarınız, kalçanız, ayaklarınız, omzunuz ağrıdığında yapacağınız tek şey kulaklarınıza masaj yapmak. Kulağınızı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak kulak kepçesinden başlayarak, dayanabildiğiniz kadar güçlü ve sıkarak masaj yapın.

İlk anda bazı noktalar acıyacaktır ( bunlar bedendeki ağrıyan bölgelerin kulaktaki refleks noktalarıdır ) kısa bir süre sonra bu ağrılar kaybolacak. 2 -3 dakika bu masajı yapmanız yeterli olur. İsterseniz uzatabilirsiniz de. Zaten masajın sonuna doğru bedeninize bir sıcaklıklığın yayıldığını hissedeceksiniz. Bunun ardından ağrılarınızın azaldığını ve kaybolduğunu da…

Hiçbir yan etkisi olmayan bu uygulamayı herzaman her yerde kendinize ve ağrısı olan yakınlarınıza uygulayabilirsiniz. Yorulduğunuzda, uzun otobüs ya da araba yolculuklarında oturmaktan ağrılara maruz kaldığınızda, çok üşüdüğünüzde ve bedeninizi dengeye kavuşturmak için mucize benzeri bu uygulamayı kullanabilirsiniz.

Önemli olan kulağın her noktasına dokunun. Kulağınız size hemen yanıt verecektir. Kulaklar bedeni hisseder, görür ve duyar. Siz de şefkatli ellerinizi esirgemeyin.

Etiketler:

Cep telefonunu çalar çalmaz açmak ‘alo’ demek sağlığa zararlı. Neden mi? İşte yanıtı…

Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halil Kumbur, cep telefonunun vazgeçilmez iletişim aracı olduğunu ancak, birkaç küçük önlemle verdiği zararların en aza indirilebileceğini bildirdi.

Prof. Dr. Kumbur,, uluslararası bilimsel araştırmaların cep telefonunu sık kullananlarda vücut ısısının artmasına bağlı olarak işitme ve görme bozukluluklarıyla kanser riskinin arttığının belirlendiğini, bu ve buna benzer birçok zararlı etkilerine rağmen cep telefonuyla yapılan görüşmelerde sınırların aşıldığını söyledi. Prof. Dr. Kumbur, özellikle GSM firmalarının rekabeti ve bedava görüşmelerin, cep telefonuyla gereğinden fazla konuşma yapılmasına, hatta konuşma çılgınlığına neden olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Halil Kumbur, cep telefonunun verdiği zararı en aza indirmek için alınması gerekenlere dikkati çekerken, şunları söyledi:

”Cep telefonu diğer birçok elektronik eşyalar gibi sadece alıcı değil aynı zamanda verici durumundadır. Bu nedenle aşırı derecede cep telefonu kullanan kişilere elektrik yüklemesi yapar. Telefona ilk sinyal geldiğinde doğrudan açılarak kulağa götürülmemeli, aksi halde kulağa götürülen telefonla vücut yüzde 50 daha fazla enerji saldırısına maruz kalır.

Telefon çalıp, açma düğmesine dokunduktan birkaç saniye sonra (alo) denmeli. Çünkü, cep telefonu çalmak üzereyken nasıl ki bilgisayarlarda titreşim oluyor, görüntü bozuluyorsa, insan vücudu da biz hissetmesek de cep telefonunun sinyalinden etkileniyor.”

Prof. Dr. Kumbur, araçla yolculukta da sürekli baz istasyonu değiştiren cep telefonunun daha fazla zarar verdiğini belirterek, şunları kaydetti:

”Cep telefonu ile görüşmeler, baz istasyonlarındaki vericiler aracılığıyla oluyor. Kişinin bulunduğu yer en yakın vericinin kapsama alanının dışında kalıyorsa görüşme mümkün olmaz, ancak buna rağmen kişi cep telefonu ile bir yeri aramada ısrar ederse her aramada elektrik yüklemesine maruz kalır. Bu nedenle, ulaşılamayan telefonlarda şansı çok zorlamamak lazım.”

-”YOLCULUK SIRASINDA KONUŞMAYIN”-

Prof. Dr. Kumbur, yolculuk sırasında da cep telefonunun aracın geçtiği güzergahta sürekli baz istasyonu değiştirildiğini, bu değişimler sırasında da yüzde 50 daha fazla enerji yüklemesi olduğunu bildirdi.

Son yıllarda GSM firmalarının rekabeti ve buna bağlı yaygınlaşan bedava görüşmelerin, cep telefonuyla konuşma çılgınlığına neden olduğunu anlatan Kumbur, ”Cep telefonu ile uzun görüşme sırasında beyin sıvısının sıcaklığı 0.1 santigrat derece artıyor” dedi.

Kumbur, cep telefonunun gece yatarken yakın bir mesafeye bırakılmaması, sürekli şarzda takılı bulunmaması gibi küçük önlemlerin de ihmal edilmemesini önerdi.

Etiketler: